İş Stresi ve Pandemi
Pandemi dünya genlinde çalışanların üzerinde duygusal anlamda olumsuz etkilere yol açıyor, dünya çapında çalışanların %80'i pandemi nedeniyle zorluk yaşadıklarını belirtiyor. Bu konuda stres yaratan unsurlar; aile baskısı, yalnız veya izole hissetmek gibi kişisel nedenler olduğu kadar iş güvencesi gibi işveren nezdindeki konuları içeriyor.
Duygusal etkilerin yoğun olduğu ülkeler özellikle Latin Amerika ülkeleri olarak öne çıkıyor. Örneğin Çin'deki oranlara kıyasla neredeyse iki katı katar fark görülüyor. Bu sonuçlar Latin Amerika'daki birçok ülkede pandeminin uzamasının etkileri olarak da değerlendirilebilir.
Daha genç ve orta yaştaki çalışanlar yaşça daha büyük çalışanlara oranla daha fazla stresli oldukları görülüyor.. Cinsiyet açısından bakıldığında ise kadınlar üzerindeki etkiler tüm ülkelerde benzer olmasa da özellikle Çin, Rusya, İngiltere ve Latin Amerika bölgelerindeki çalışanlarda kadın çalışanların daha yüksek oranda stres yaşadıkları görülüyor. Pandemi nedeniyle çalışma rutinlerinin değişmesine ve çocuk bakımı ve iş güvencesiyle ilgili artan endişelere bağlı olarak çalışan kadınlarda çalışan erkeklere kıyasla daha fazla stres yaşandığı görülüyor.
Hane profillerine göre de stres seviyelerinde farklılılara rastlanıyor. Çalışan ve çocuk sahibi olan her 10 kadından 6'sı ailevi baskılardan dolayı stres yaşıyor. Öte yandan çocuk sahibi olmayan erkeklerin sadece %34'ü aynı stresi yaşıyor. Çocuklu ailelerin stres yaşamalarındaki nedenlerden biri de alışılmadık saatlerde çalışıyor olmak.
Bu stresler bir grup çalışan vatandaşta bir çeşit kopuş hissiyatı yaratıyor. 16 ülkede gerçekleştirilen Ipsos araştırması dünya çapında çalışan vatandaşlardan yaklaşık üçte birinin işlerine karşı bir kopuş hissettiklerini ortaya koyuyor. İşlerinden uzaklaşmış hisseden her 5 çalışandan 2'si kendisini boşa didinmiş ve sıkılmış hissediyor, bu çalışanların hemen hemen yarısı da geleceğe yönelik iyimser hissediyor. Aynı şekilde Ipsos tarafından Mayıs 2020'de Deloitte için gerçekleştirilen araştırmaya göre pandeminin ilk döneminde çalışanların %38'i karantina döneminin sağlıklarına negatif etki ettiğini belirtiyor.
Pandemi nedeniyle evden çalışma düzenine geçişte çok çeşitli çalışmalar yapıldı. Öte yandan araştırmalarımız gösteriyor ki Aralık 2020 itibariylebirçok çalışan evden çalışmıyor. Çalışan her 2 vatandaşdan 1'i ofisten çalıştığını belirtiyor, sadece %14'lük bir kesim tamamiyle evden çalıştığını belirtiyor. Diğer yandan ofisten çalışıyor olmak çalışanlar açısından tercih edilebilir bir durum olmayabilir. Ev dışında çalışanlar işverenleriyle daha çok anlaşmazlığa düşüyor,bu çalışanların çeyreğinden fazlası işverenlerine düşük not veriyor.
Evden çalışanlar için de tümüyle her şey pozitif değil: yalnızlık hissi bu durumdaki çalışanları etkiliyor. Evden çalışan bireyler daha çok sıkıldıklarını belirtiyor ve işlerin kontrol edemediklerini daha çok belirtiyor. Bu çalışanlar aynı zamanda işlerini sağlıkları için daha çok risk olarak görüyor.
Yeni yıl beraberinde yeni iyimserlik getirdi. Verilerimiz birçok çalışanın pozitif beklentilerinin olduğunu gösteriyor.
25 ülkeden çalışanların beşte üçü gelir ve iş kaybının bir gerçek durum (%22) veya birşekilde gerçek bir tehlike olduğunu (%38) söylüyor. Birçok ülkeden çalışan kesim bu konuda hem fikirken Çin, Almanya ve Hollanda'dan çalışanlar ise gözle görülür derecede istisna olarak karşımıza çıkıyor.
Ve tehlike gerçek olabilir. Dünya Ekonomik Forumu World Economic Forum ve Arizona Devlet Üniversitesinin yaptığı araştırma gösterdi ki pandemiye verilen en yaygın tepki personel giderlerinin kesilmesi olmuş. Bu; işgücünü azaltmaya gitmek (kalıcı olarak %35, geçici olarak %28), işe alımları dondurmak (kalıcı %28, geçici %27) ve çalışma saatlerini azaltmak (%29, %25). İşverenler işyerine dönüş beklentisi içerisinde; %28 beklenenden daha önce dönülmesine veya hemen dönülesini beklerken %38 eninde sonunda dönülmesini istiyor. Ofise dönüş isteğini besleyen iki en büyük faktör olarak vaka sayılarındaki düşüş ve aşının bulunması belirtildi. Çalışmayla ilgili sunum dosyası için buraya tıklayın.
Dünya Ekonomik Forumu makalesi için buraya tıklayın.