Hakikaten Medyaya Güveniyor muyuz?

Medyanın biçim değiştirdiğini söylemeye gerek yok. Eskiden bir medya organı sahibi olabilmek en düşük yatırım seviyesinde gazete veya dergi kurmak, daha yüksek yatırımlara çıkabilenler için ise radyo ve televizyon yatırımı yapmak demekti. Şimdi popüler olsun veya olmasın Facebook, Youtube, Twitter, Instagram hesaplarının her biri birer kişisel medya organı. Ve bunlardan birine veya hepsine sahip olmak hemen hemen hiç bir ciddi yatırım gerektirmiyor diyebiliriz. Kişisel medya organınızı kullanarak duruma göre yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca insana erişmeniz mümkün. Tam da burada işin içine güven kavramı giriyor. Kime güveneceğimizi nasıl belirleyeceğiz?

Yazar(lar)
  • Sidar Gedik CEO
Get in touch

Hakikaten-Medya

Ipsos Türkiye’yi Anlama Kılavuzu Araştırması kapsamında güven duyulan kurumları sormuştuk. Türkiye’de en çok güven duyulan kurum polis teşkilatı (%78), onu ordu (%77) izliyor. Bunun dışındaki tüm kurumlara güven %50’nin altında. Medya %20 ile en sonda yer alıyor. Medyanın hemen üstünde siyasi parti liderleri (%23) ve meclis (%31) ile siyasi aktörler yer alıyor.

Türkiye’de her gün düzenli gazete okuma alışkanlığına sahip olanların oranı %15. Öte yandan her gün TV izleyenlerin oranı %83, hiç izlemeyenler sadece %1.

Bireylerin yarısı medyadaki reklamları inandırıcı bulmuyor. En çok televizyon reklamlarına güvenildiğini görüyoruz (%33), sosyal medyadaki reklamlara güven seviyesi ise sadece %4. Her 10 kişiden biri medyada çıkan haberlerin marka tercihini etkilediğini belirtiyor.

Ipsos Türkiye Barometresi araştırmamızda yakın zamanda sorduğumuz gündeme dair haberleri nerelerden takip ediyorsunuz sorusuna gelen yanıtlar şu şekilde idi.

medya-gorsel1
(Birden fazla yanıt)

Sosyal medyanın yükselişine rağmen televizyonun hala yerini koruduğunu söyleyebiliriz.

31 Mart seçimleri sonrasında yaptığımız Sandık Sonrası Araştırması kapsamında farklı kampanya alternatiflerinin oy tercihi üzerindeki etkisini anlamak üzere sorduğumuz sorularda parti liderlerinin konuşmalarının hala en büyük etkiye sahip olduğunu gördük. Seçmenlerin yarısından fazlası parti liderlerinin konuşmalarından etkilenerek oy kararını veriyor. TV reklamlarından etkilenenler %33 iken sosyal medyadan etkilenenler %32. (Bir kişi birden fazla yanıt verebiliyor.)

Aynı araştırmada “Seçim sürecinde medyanın tarafsız haber yapması konusunda görüşünüzü okuyacağım ifadelerden hangisi en iyi açıklar?” sorusuna gelen yanıtlar ise şu şekilde idi

medya-gorsel2

Buradaki diğer çarpıcı sonuç tüm partiler, ittifaklara oy veren seçmenlerin çoğunluğunun medyanın taraflı yayın yaptığını ifade etmiş olmaları. AK Parti’ye oy veren seçmenlerin %53’ü medyanın taraflı yayın yaptığını belirtiyor, bu oran CHP seçmenlerinde %82 iken MHP seçmenlerinde %65. Bu tablo da aslında oy tercihlerinin neden medyaya değil de parti liderininin konuşmalarına bakarak belirlendiğine işaret ediyor.

Ülkemizde medya yöneticilerinin, içerik üreticilerinin gerek satın alım kararlarında tüketicilere, gerekse oy tercihlerinde seçmenlere yönelik güven tesis edici önlemler alması gerektiği net bir şekilde ortada. Peki Dünya’da durum nasıl? Yaklaşık bir yıl önce Ipsos, Dünya çapında 28 ülkede 27.000 katılımcıya 5 farklı medya ortamına dair (TV/Radyo, Gazete/Dergi, Online Haberler, Internetteki Kişiler, Gerçek Hayattaki Kişiler) güven derecelerini sordu. Tabi güven seviyesini ölçmek için güven kavramının tanımını yapmaya ihtiyacımız var. Katılımcıya ne kadar güvendiğini doğrudan sorup beyan edileni temel aldığımızda elimizdeki veri limitli kalıyor. Bu nedenle güven kavramı iki faktör üzerinden sorgulandı; algılanan karakter ve algılanan yetkinlik. Algılanan karakter temelinde kastedilen tanım aslen medya kanalının iyi niyeti, yani takipçilerine, izleyicilerine hizmet sunarken olayları dengeli tasvirler ile, ahlaklı bir biçimde aktarıp aktarmadığı. Yetkinlik ise ihtiyaçları karşılama bağlamında ilgili medya kanalının doğru ve yeterli kapsama gücüne sahip olup olmadığı.

2017’de yılın kelimesi olan “Fake News” konusuna da girildi ve katılımcılara her bir medyada bu sahte haberlerin ne kadar yaygın olduğuna dair algıları ve hissettikleri güvenin zaman içinde nasıl değiştiği de soruldu.

Dünya genelinde en yüksek güven seviyesinin bir medya organı olarak değerlendirmeye alınmış olan “gerçek hayatta da bilinen insanlara” yönelik olması çok şaşırtıcı değil. Ipsos Sandık Sonrası Araştırması’nda oy tercihleri üzerinde en büyük etkiyi medya kanallarından ziyade gerçekten tanınan parti liderlerinin konuşmalarının yapmış olması da bu bulgu ile örtüşüyor. Gerçek insanları sırasıyla TV/radyo, gazete/dergi, web siteleri ve en son olarak da Internetteki kişiler takip ediyor. Canlı kanlı tanıdığımız insanları bir yana bırakacak olursak başta da bahsettiğim gibi yatırım seviyesi yüksek olan medya kanalına güven daha yüksek. Ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler detayına indiğimizde çarpıcı bir detay ile karşılaşıyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde medyaya güven daha yüksek ve bu ülkelerdeki katılımcılardan bugün duydukları güveni 5 yıl öncesi ile karşılaştırmaları istendiğinde ortaya bugün daha fazla güvendikleri sonucu çıkıyor. Gelişmiş ülkelerde tablo bambaşka, 5 yıl önceye kıyasla medyaya daha az güvenenlerin oranı daha çok güvenenlerden %15 daha yüksek. Türkiye bu anlamda daha çok gelişmiş ülkelere benzer bir tablo çiziyor. Ancak tabi bu sonuçlar bugünden geriye doğru bakan katılımcıların beyanlarına dayanıyor, zaman içinde düzenli takip edilmiş bir trend verisi değil. Örneğin Avrupa’da düzenli olarak yapılan Eurobarometer çalışmasında sadece internet ve sosyal medyaya dair güvende zaman içinde negatif bir trend var, geleneksel medya kanallarına güvende anlamlı bir gerileme yok.

Bu yazı AdHoc Dergi için hazırlanmıştır. Yazının tamamını okumak için buraya tıklayın.

Yazar(lar)
  • Sidar Gedik CEO

Medya ve Marka İletişimi